Barbie, oyuncak olarak piyasaya sürüldüğü 1959'dan bu yana çocuklardan en çok talep gören ürün hâline geldi. Öyle ki zamanla bir oyuncak olmaktan çıkıp "güzellik kalıpları" hakkında söz sahibi bir sözde mentor olarak da anılmaya başladı. Yıllardır ideal beden kalıbıyla üretilen Barbie, yüzlerce insanın fiziği ve giyiminde de etkili oldu. Bugün Barbie’yi tüm bu kalıplara ve ataerkiye değinerek alışılmışın ötesinde bir senaryo ile beyaz perdede izleyebiliyoruz.
21 Temmuz 2023’te vizyona giren Barbie, Greta Gerwig yönetmenliğiyle pembe ve aynılaşmış bir dünya sunuyor izleyiciye. Herkes Barbie, herkes Ken. Kendilerine ait isimleri bile olmayan, bireysellikten uzak bu figürler, birbirlerine bağımlı durumda. Hatta öyle ki “Klişe Ken” olarak bilinen Ryan Gosling, bir repliğinde şöyle diyor:
“Barbie, ben senin için varım. Sen olmadan bir anlam ifade etmiyorum.”
Barbie’nin bir partide, arkadaşlarına “Siz hiç ölümü düşündünüz mü?” diye sormasının ardından olaylar gelişiyor. Her şeyin “mükemmel” olduğu Barbieland ile mükemmel olmayan Gerçek Dünya arasında da bir kapı aralanmış oluyor. Klişe Barbie’yi canlandıran Margot Robbie, bir sabah uyanıyor ve selülitleri olduğunu fark ediyor. Bir de üstüne ayak tabanları düzleştiğinde, çevresinin ona bakıp öğürme refleksinde bulunduğunu görüyoruz. Bu da dayatılan “güzellik kalıplarının” en güçlü örneği.
Filmin başında değinilen “Barbie sayesinde tüm feminizm ve eşit haklar sorunları çözüldü.” sözleri izleyiciler tarafından tepki toplasa da filmin gidişatı, övgüyü hak ediyor. Ağlamanın gerçekliği ve bireyselliğin özgünlüğüyle tanışan Barbie için, tüm bunlar bir dönüm noktası niteliğinde.
Sosyal medyayı bir Barbieland olarak düşünürsek bireyselliğimizi korumaya çalışan bizleri, ölümü düşünen Barbie olarak ele alabiliriz. Tıpkı Gerçek Dünya’da, gerçeklik ve acının aynı anda anılması gibi.
Tuhaf Barbie’nin önerisiyle Gerçek Dünya’ya doğru yola çıkan Klişe Barbie’ye Klişe Ken de eşlik ediyor. Yolculuğun sonunda ataerkiyle tanışan Ken, erkek bedeninde olduğu için işe kabul edilmenin kolaylaştığını da gördüğünde tüm kartları oynuyor! Barbie açısından ise durum daha farklı. Tacize uğruyor, yok sayılıyor.
Barbieland’a döndüklerinde de her şey bambaşka bir hâl alıyor. Hangi düzenin daha sağlıklı olduğu yorumu ise izleyiciye bırakılıyor. Fakat Barbie’nin bu noktada verdiği temel öğreti, her ne koşulda olursa olsun kendinden ödün vermemek oluyor. İsim metaforuyla destekleyip bireyselliğin gücüne de değiniyorlar.
“Ben bir başkası beğensin diye kendim olamamaktan sıkıldım.”
Yaratılan Barbieland ve anaerkil yapının zedelenmesi ihtimali, hükûmette söz sahibi Barbie’leri harekete geçiriyor ve içi dolu bir “kadın gücü” teması işleniyor. En başta yalnızca dış görünüşleriyle var olduğunu düşündüğümüz figürler, dünyalarını değiştirecek o eylemi gerçekleştiriyorlar: Plastik Plaj Savaşları.
Alışılmışın ötesinde var olan bir dünyada, Barbie’ye kalıpların dışında bir gözle bakma fırsatı buluyoruz. Alternatif bir dünya yaratılıyor. Gerçek dünyada “Ama erkeğim?” diyerek istediklerinin yaptırılamadığı alternatif bir dünya!
Kocaeli ve Eskişehir’de düzenlediğimiz “Güvenli İlişki Atölyesi’ne” Barbie’nin de katıldığını biliyor muydunuz? Atölyeye birkaç hafta üst üste katılan Barbie, kadınlar ve ilişkilere dair kalıpları aşma yönünde farkındalık kazandığını söylemişti bizlere.
Barbie: “Bize sevgi olarak öğretilen şeylerin aslında sevgiyle ilgisi olmadığını öğrendim. Şimdi bana dayatılan kalıpları kabul etmiyorum. #Hayır demek benim hakkım.”
İlgili reels’a ulaşmak için: https://www.instagram.com/p/Cu-IQhHtwTd/